Melda: Posted on Sunday, February 28, 2016 8:25 PM
ORTA YAŞ UYANIŞI
Bulunduğun yaştan, bilinçli olarak geçirdiğin yaşlar kadar daha yaşayamayacağını anladığın zaman orta yaşındasındır... O zamana kadar herşey operasyoneldir. Büyük oranda. Hep dışında düşünür insan. Ailesini mutlu etmek Öğretmenini, Arkadaşlarını, Sevgilisini, Kocasını, Çocuğunu... Sonra bir gün aniden, belki traş olurken, belki trafikte beklerken, belki de saçma bir dizinin reklam arasında o kaçamadığın soru ansızın gelip seni bulur: |
|
melda: Posted on Tuesday, February 23, 2016 11:02 AM
Ağaçlar yoğun bir mevsim geçirdiklerinde bu onlarda yeni bir kabuk oluştururmuş. Hani ağacı kestiğinizde gördüğünüz halkalar var ya. Onlardan yani. Oradaki her halkaya bakarak, bereketli bir mevsim mi yaşadı, yoksa berbat bir kış mı geçirdi hemen anlaşılırmış.
Ağaçların halkalarına bakarak ağacın yaşını ve yaşamını okuma biliminin adı Dentokronoloji.
Eğer bir ağaç olsaydım, büyük ihtimal şimdiye kadar ağaç bilimciler, kesilmem ve hayatımın geri kalanına bir odun olarak devam etmemi söylerlerdi. |
|
Melda Göknel: Posted on Sunday, September 13, 2015 1:08 PM
KAYIP HALKA…FABRİKADAN
HALKA HEPSİ İYİ MARKA…ŞOK!
Dün HaberTürk’de bir
makale vardı: Homo Naledi, yani
insanlığın evrimindeki kayıp halka ile ilgili… Bunlar 150 boylarında
yassı kafalı arkadaşlar, hala evrimleşmemiş, insan ile primat arasında
davranışlar gösteren bir türmüş…İnsanlığın atası olduğu varsayılıyor.
Kafatasları bulunmuş.
Öncelikle ben bir kayıp
halka olduğuna inanmıyorum. O kayıp dediklerinizi ben
bütün yaz her pazar Büyükada plajında, sokağa çıktığım her zaman sokaklarda
görüyorum. |
|
Melda: Posted on Wednesday, April 30, 2014 7:32 PM
Ben bu harem meselesini anlamıyorum gerçekten. Erkekler hem bizi karmaşık buluyorlar, hem de 4 kadın istiyorlar ya... Halbuki erkekler düz varlıklar. Onların işi kolay. Asıl bize lazım 4- yazı ile dört - kişi... Biri varlıklı biri olacak, şöyle emekli milletvekili, ya da general paşa maşa olacak. O evde oturacak, balkondaki çiçekleri sulayacak, çocuklar eve gelince kapıyı açacak. Apartman toplantısı, bilimum tamirat, tadilat ona ait olacak. O yaşlılığında yanında biri var diye mutlu olacak ben de evde düzenli geliri olan ve hafiften de gözü toprağa bakan bir amca var diye sevineceğim. |
|
Posted on Thursday, July 11, 2013 1:47 PM
Bir eş bulmak gerçekten zorlayıcı bir süreç. Hele ki bir kadın için biyolojik saat, saatli bombaya dönüştüğü zaman bu daha da vahşi bir mücadele halini alıyor. Hayat bir insan olarak zaten zor...ama bir dişi için daha bi zor. Halbuki toprak kurdu olsak böyle mi olur du? Toprak kurdu kendi kendine takılıyor. Kendi kendini döllüyor. Gözü yok, dolayısı ile neye benzediğini bilmiyor, kulağı yok, birisi "şişko" dese duymaz, kol yok bacak yok, dolayısı ile manikür - pedikür, ağda gibi problemleri olmadığı gibi ayakkabı, küpe, yüzük gibi harcamaları yok. |
|
Posted on Thursday, June 27, 2013 3:34 PM
Ay çok üzüldüm, yazdım zannettiğim bir yazım vardı, yazmışım post etmemişim. Tabi iki arada bir derede herşeye maydanoz olucam, blog da yazıcam dersen olacağı bu...
Halbuki her zaman yaşadığım aydınlanma anlarından birini yaşamıştım ve paylaşmanın gururu ile ortada dolaşıyordum.
Konu şu ki; Geçenlerde izlediğim bir dizideki pavyon sahnesine takıldım. Adam sinirleniyor, kendini kötü hisediyor, başarısız, çirkin, terk edilmiş, yetersiz... Her ne sebepse, atıyor kendini pavyona. |
|
Melda: Posted on Tuesday, December 11, 2012 4:23 PM
Yine geldi çattı koyu renkli kış günleri Sabahları öyle zor ki kendimi kaldırıp hiç de umut vermeyen bir güne başlamak. Işıksız ve donuk... Karanlık ve soğuk...
Bu kış aylarında ben de insanların kış uykusuna yatmaları gerektiğine inanıyorum. Hiç bizim kadar fazla çalışan canlı var mı? Ben de kışları elimde kitabım, yanımda çayım bir yere kıvrılıp güzel bir müzik eşliğinde kış dinlencemi yapmak istiyorum. Biz ki harala gürele sürekli çalışıyoruz, ve hiç durup dinlenmiyoruz. |
|
melinda makarna: Posted on Wednesday, October 24, 2012 7:57 PM
Aslında bu yazıyı sadece merakımdan yazıyorum. Bir çok kere denediğim halde bu blog işini bir türlü dizimi kırıp da yazamadım. Genelde insanlar ya yaşadıkları hayatı ya da arzuladıkları hayatı yazıyorlar galiba bloglarında ben yaşadığımı yazsam bile yeter, ki neyi arzuladığımı bile düşünecek halde değilim şu anda.
1990'lı yılların sonuna doğru Command and Conquer diye bir oyun çıkmıştı. Bir yerleri gidip fethedip sonra yönetiyordun. Arada bir isyan çıkınca da vergiyi arttırıyordun, halk geçim derdine düşütüğü için isyan misyan çıkmıyordu. |
|